Turk Ay yildiz
Admin
Mesaj Sayısı : 1545
Tecrübe Puani : 2953
Aldigi Tesekkürler : 58
Kayıt tarihi : 31/12/13
 |  Konu: İSTER SEVİN İSTER SEVMEYİN .. İSTER KABUL EDİN ,İSTER ETMEYİN VAR OLAN TEK GERÇEK BU ...!  Ptsi Ocak 06, 2014 10:41 pm | |
| İSTER SEVİN İSTER SEVMEYİN ..
İSTER KABUL EDİN ,İSTER ETMEYİN VAR OLAN TEK GERÇEK BU ...!
MHP ve DEVLET BAHÇELİ’Yİ ANLAMAK
Bugün üzerinde yaşadığımız vatan toprağı İstanbul hariç Selçuklu topraklarıdır. Osmanlı İmparatorluğu 3 kıtaya kadar yayılmıştır. Ancak fethedilen topraklar üzerinde çok milletli, çok dilli, çok kültürlü, çok dinli, çok hukuklu bir sistem benimsendiğinden, Milli Türk kimliği ile birlik tesis edilmemiş ve imparatorluk içindeki diğer milletlerin harici kuvvetlerle işbirliği ve Devlet yönetiminde zaman içinde artan zafiyetler Osmanlı’nın fethettiği toprakları kaybetmesine yol açmıştır.
Yüce Rabbimizin Türk Milletine bir lütfu olan Yüzyılın dehası Mustafa Kemal’in yerinde tespitleri, askeri dehası ve ileri görüşlülüğü ile, Osmanlı’yı paylaşma ve yok etme anlaşması olan Sevr, Milli Mücadele ile yırtılıp çöpe atılmış ve Türk Milleti küllerinden yeniden doğarak bir ulus Devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
Cumhuriyetin kurulması ile beraber büyük devrimler gerçekleştirilerek her alanda bir kalkınma ve güçlenme seferberliğine girilmiştir. Osmanlı’yı hakim olduğu topraklardan atan Haçlı dünyası, Anadolu’ya hapsettiği Türkleri, Bizans toprağı olarak gördüğü Anadolu’dan ve özellikle İstanbul’dan söküp atmak için sürekli oyun içinde olmuştur.
Esas amaçları Türkleri yeniden Orta-Asya bozkırlarına sürmek ve İslam dünyasının önündeki kalkanı yok etmek isteyen Kilise ve nüfuz alanındaki batı dünyası, Almanya’da Hitler tehlikesi ve bilahare Rusya’nın Komünizm tehdidi karşısında, yüzlerce yıllık emel ve kinlerini geçici olarak rafa kaldırsa da, Komünizmin yıkılmasından sonra Türkiye üzerindeki senaryolarını yeniden devreye sokmuştur.
Soğuk savaş döneminde Sağcısı, Milliyetçisi, Muhafazakarı, Dindarı; Komünizmin yıkılması ile her şeyin güllük gülistanlık olacağı yanılgısına düşmüştür. Ancak her türlü emperyalizme karşı dik duruşunu her zaman muhafaza eden Milliyetçi Hareket, gelişen tehlikeleri görmüş ve buna uygun tavır almıştır.
Soğuk savaş döneminde Türkiye’de büyük şehirler ve sahil bölgelerinde yaşayanlar genellikle sol düşünceye meylederken, Milliyetçi Muhafazakar düşünce Anadolu içlerine kısaca Selçuklu coğrafyasının merkezi kısmında rağbet bulmuştur. Başbuğ Türkeş’in Üniversitelerde örgütlediği ve memleketlerinde bir ışık bir bayrak bir önder olan Ülkücü Gençlik, binlerce şehit ve gazisi ile Anadolu’yu moskof çizmelerine çiğnetmemiştir.
Amerika’nın 1990 yılındaki Irak’a düzenlediği körfez harekatı ile emperyalizmin hedefi belli olmuş ve o günden bu yana Türkiye üzerindeki tehlikeleri ilk fark eden yine Milliyetçi Hareket olmuştur.
12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar, Komünizme karşı ortak bir mücadele içinde bulunanların, darbeden sonra bir takım dış ellerin marifetiyle ayrıştırılmasına hız verilmiş ve Yeşil kuşak projesi ile Ülkücüler bertaraf edilmeye çalışılırken siyasi İslamcıların önü açılmıştır. 12 Eylül’ün gerekçeleri arasında sayılan Necmettin Erbakan’ın Milli Selamet Partisi’nin Konya Mitingi gibi faaliyetlerin birer mizansen olduğu (28 Şubat’ın gerekçelerinden biri de yine buna benzer Sincan’daki Kudüs Gecesi idi), Amerikan’ın iradesi ile yapılan müdahalenin amacının Ülkücü ve Solcuları ezmek olduğu yapılan işkence ve darağaçları ile anlaşılmıştır. Bu dönemde darbenin gerekçesini oluşturanlar göstermelik bir-iki ay tutukluluk dışında ellerini kollarını sallayarak serbest bırakılmıştır. İçlerinde ne ceza alanı, ne işkence göreni nede idam edileni vardır.
Ne hikmetse Amerika’nın işaret ve icazetiyle yapılan 12 Eylül ve 28 Şubat askeri müdahalelerine gerekçe oluşturanlar bu müdahaleler sonucunda hep kazanan taraf olmakta ve Amerikan politikaları ve çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir.
Dr.Devlet Bahçeli’nin Milliyetçi Hareket’in Liderliğini üstlenmesinden sonra, Türkiye’de gelişen olaylar çok iyi okunmuş ve bu yolda, emperyalizmin güdümündeki Bizans medyasına rağmen dirayetle yürünmektedir.
Siyasi koltuk kavgalarının zirve yaptığı ve seçmenin artık yeter dediği bir anda, 1999 Genel seçimlerinde Milliyetçi Hareket tek başına iktidara yürürken, durumu fark eden Amerika ve içerdeki bağlı güçler, birden bire yeni bir planı devreye sokarak yıllardır Türk Milleti’nin başına bela olan Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye şartlı olarak teslim etmişler ve hem bölücülüğün siyasallaşmasına zemin hazırlamışlar hem de Ecevit’i sahneye çıkararak Milliyetçi Hareket’in önünü kesmişlerdir.
Pusuya yatan emperyalist güçler Milliyetçiliğin zirveye tırmandığı bir dönemde 2001 suni ekonomik krizini tezgahlayarak, iktidarın büyük ortağı durumuna gelen Milliyetçi Hareket’i sekteye uğratmışlardır. Amerikan’ın bu dönemde Türkiye üzerindeki sinsi planlarının işbirlikçisi de de maalesef bugünkü AKP Hükümeti’nin başı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD güdümünden bir türlü çıkamayan, ekonomik çıkarlarını önde tutan Türk Milleti ile duygu ve gönül bağını koparmış büyük holdinglerin sahipleri ve TÜSİAD gibi kuruluşlar olmuştur.
Durum Milliyetçi Hareket’in Lideri ve şuurlu mensupları tarafından net olarak okunmuş ve Yeniden Ergenekon diye adlandıracağımız siyasi planlar devreye sokulmuştur. Gücünü büyük oranda İç Anadolu’da kırsal kesimlere dayandıran MHP, bugün artık Yurdumuzun daha kültürlü daha modern kesimlerinde, büyük şehir ve sahillerde güçlenerek Türkiye’nin tamamına görüşlerini kabul ettirme ve kucaklama noktasına ulaşmıştır. Ülkücü Hareket artık vatan sathında Türk Milletine mal edilmiştir.
Dr. Devlet Bahçeli Liderliğindeki Milliyetçi Hareket, içinden ve dışından her türlü fitneye ve bozgunculuğa karşı tüm Türkiye’yi kucaklayarak 2023 Lider Ülke: Türkiye hedefine emin adımlarla yürümektedir. Türk Milleti’nin zinde kuvvetleri olan Ülkücülerle birlikte, Türk Milleti başkaları tarafından kendisine biçilen kadere asla razı olmayacaktır.
Bağımsızlık Türk’ün şiarıdır. Kölelik asla.
Türkiye’nin önümüzdeki 4 yılını değil yüz yılını hatta bekasını ilgilendiren “kader anı” olan Haziran seçimlerine iki aydan kısa bir zaman kalmıştır. Bu seçimlerde oylanacak olan partiler ve siyasi görüşler değil, Türkiye’nin ya Türk Devleti ya da ilk aşamada Federasyon Anayasası ile Türk-Kürt Federe Devleti olarak yapılanması ve Bağımsız Kürt Devleti’ne giden yolun açılmasıdır. Anayasamızın değişmez ilk 3 maddesinin üzerindeki yapılan tartışmalar hazmettirme gayretleridir.
Bu seçimde; Dünya Devlet ve milletleri içinde, Türkiye’de ya Türklüğün tek kalesi MHP diyerek dünyaya yeniden nizam vermeye namzet Büyük Türk Birliğini kendisine Ülkü edinen bağımsız güçlü bir Türk Devleti’nden yana olacağız, ya da ruh üçüzlerine dönüşen Amerikan emperyalizminin yörüngesine girmiş Amerikan çıkarlarına hizmet yarışına girmiş AKP-CHP ve PKK diyerek Büyük İsrail ve Büyük Ermenistan’a uzanan, Türk’ü Anadolu’dan silmeyi hedefleyen emperyalist Amerikan ve Kilisenin etkisinden sıyrılamayan Haçlı Avrupa politikalardan yana olacağız.
Ancak şu kesinlikle bilinmelidir ki; Milliyetçi Hareket nesli tükenen bu devlet adamı kıtlığında, Dr. Devlet Bahçeli’nin liderliğinde kadını ile erkeği ile, Ülkü erlerinden seçmenine kadar, her ferdi kanının son damlasına kadar direnecek ve kendisine giydirilmek istenen kefeni Mustafa Kemal’in yaptığı gibi düşmanlarına giydirecektir.
Anadolu Türk'ün yurdudur ve kıyamete kadar her ne pahasına olursa olsun Türk'e vatan olmaya devam edecektir. Milli birliğimize ve dirliğimize musallat olan Türk'ü etnik bir alt gruba indirgemeye çalışan federasyon anayasacıları, 2.Cumhuriyetçiler asla emellerine ulaşamayacaklardır.
Türkiye’yi teslim almak içim son viraja girdiklerini hayal edenler yanılmasınlar. Milliyetçi Hareket henüz son sözünü söylemedi.
| |
|
